Karavan
Üç ay kendi yaptığımız campervan ile Ege-Akdeniz-Güneydoğu turu yaptıktan ve o minicik araçla bile gayet güzel gezmeyi başarabildikten sonra geri dönünce karavan konusunu düşünmeye karar verdik.
Düşüneceğiz de seçenekler çok. Aslına bakarsanız karavan işine bir girdiniz mi seçeneklerin ucu bucağı yok. O nedenle öncelikle ihtiyaçlarınızı belirleyip seçenekleri darltmak gerekiyor. Biz bunun için kendimize bazı sorular sorarak öncelikle ne istediğimize karar vermeye çalıştık.
1- Çekme karavan mı motokaravan mı ?
Biz bu soruyu kesin olarak hızlıca motokaravan diye cevaplıyoruz. Çünkü biz gezmeyi seviyoruz. Çekme karavan hareket kabiliyetlerinizi sınırlar. Her yola giremezsiniz. Daracık bir yoldan dönmek isteseniz dönemezsiniz. Gece doğa da kaldığınızda bir tehlike hissederseniz yatağınızdan kalkıp, direksiyon başına geçip gaza basamazsınız. Bir yere bırakıp başka bir yere gitseniz ve orayı beğenseniz gece kalamazsınız, uyumak için karavana dönmeniz gerekir. İstediğiniz yerde park edip uyuyamazsınız. Yok yok bizim için tartışmaya bile açık değil bu sorunun cevabı.
Eğer yazları karavanlarını sabit bir yere çekip günlerce kalmak isteyenler varsa çekme karavan tam onlara göre.
2- Alkovenli mi, alkovensiz mi ?
Biz iki kişiyiz. Karavanımız bir nevi evimiz de olsa , yatılı misafir için ekstra yatak koymaya ihtiyacımız yok. O zaman iki yataklı ortalama bir boy yeterli bizim için. Mutfağı, duşu, tuvaleti olsun yeter. Motokaravanlar da birkaç çeşit. Öncelikle alkovenli ve alkovensiz diye ikiye ayrılıyorlar. Alkoven arka tarafın sürücü kısmına doğru uzanmasına deniyor ve genelde oraya iki kişilik yatak konulabiliyor. Biz alkovensiz tercih ediyoruz.
3- Hangi büyüklükte bir motokaravan ?
Alkovensiz seçeneğine karar verdikten sonra büyüklüğüne de karar vermek gerekiyor.
Mesela küçük (Transporter, Traffic vb araçlardan yapılanlar), orta boy (Iveco, Crafter vb araçlardan yapılanlar) ve bir de oldukça büyük otobüslerden yapılan motokaravanlar var. Hatta fotoğraftaki gibi çift katlı otobüs bile var. İşin sonu yok anlayacağınız. Biz küçük istiyoruz, gerektiğinde bir otoparka veya benzinliğe bile çekip uyuyabilelim ve çok da aşırı dikkat çekmesin, motoru sağlam olsun bizi üzmesin ama az yaksın 🙂
4- Nasıl bir araç olsun ?
Sağlam olsun, sorun çıkarmasın, az yaksın küçük olsun ama duşu tuvaleti olsun seçenekleri tabi ki sınırlarımızı iyice daralttı. Bir de Türkiye’de yeni karavanlara uygulanan fahiş vergilerden dolayı beş yaşından büyük araç seçme zorunluluğumuz var.
Eh bütçe de önemli tabi. İçimizden hep Transporter geçse de içi yapılı olanlarının fiyatları bizi öyle aşıyor ki, onlardan almak için hem bindiğimiz aracı satmamız, hem de üstüne kredi çekmemiz gerekiyor. Biz iki emekli yaşantımızı fazla da zora sokmayalım ya arabamızı satalım ya da sadece kredi çekelim ki ödeme zorluğu çıkarsa birini satıp krediyi kapatabilelim istiyoruz. Bu nedenle görünüşü çok güzel bir aracı fiyat yüzünden kaçırdık diye epey üzülmüştük mesela. (Aslında boşunaymış çünkü aynısı daha ucuza mal edilebiliyormuş ).
Az daha unutuyordum, Transporter’a model olarak karar verdik ama onların da iki çeşidi var. Yüksek tavan olanlar Türkiye’ye 2006 da gelmiş sadece ve çok az bulunuyor. Ya da normal tavan alıp fotoğraftaki gibi açmak lazım ama bunu yapacak güvenilir usta var mı ki buralarda?
Evet sonunda seçeneklerle aşağı yukarı ne alacağımıza karar vermiş olarak sahibinden.com da neredeyse hergün ilana çıkan bütün araçları inceliyorduk. Bütçemize uyanlar çok kötü (ki az bir bütçe değil 50 – 60 bin arası araç bakıyorduk), hoşumuza gidenlerin fiyatları uçup gidiyor. Fena görünmeyenlere, başka markalara ve İzmir’de olanlara gidip bakıyoruz, hiç fotoğraftaki gibi değiller. En sonunda içimize oldukça sinen bir araç bulduk, bunu alalım dedik. Ama yeni toplamış ve pis su deposu yokmuş, onu yaptıralım diye sahibiyle bir karavancıya gittik. Orada fark ettik ki bu araca bu kadar para vermeye gerek yok, yenisini yaptırmak daha ucuza gelecek. Ama şimdi araç bul, yaptır falan uzun iş deyip kapora verip pis su deposu yaptırıldıktan sonra almak üzere anlaşıp ayrıldık.
Ama araç çok da içimize sinmemişti, sabaha kadar doluyu taşırıp, boşu doldurmaya çalışarak sonunda almaktan vazgeçip, kendimiz yaptırmaya karar verdik. Vediğimiz depozitoyu geri istemediğimiz halde satıcı nasıl vazgeçersiniz, dalga mı geçiyorsunuz tarzı konuşmalarla sesini yükseltip, bizi aracı almaya zorlamaya çalışınca, kesinlikle doğru bir karar verdiğimize ve aracın bizim görmediğimiz başka sorunları da olduğuna ikna olup, giden depozitoya yanmayı bırakıp bir oh çektik.
Pis su deposu için gittiğimiz karavancıyla konuşup, kendi karavanımızı oraya yaptırmaya karar verdik.
Doğru otokente gidip karavana uygun araç baktık. İlk baktığımız galeride karşımıza çıktı yeni minik evimiz. Herşeyiyle tam da istediğimiz gibiydi. Ama ilk yer olunca gidip biraz daha dolaşalım dedik.
Her yere bakıp aynısından sadece bir tane daha bulabildik, o da hem üç bin tl daha pahalı hem de km si bizimkinin iki katıydı. O aradaki farka biz alacağımız aracı istediğimiz gibi boyattırabilirdik de 🙂
Sütten ağzımız yandığından bir de ekspere götürüp motoruna da baktırdık herşey istediğimiz gibiydi. Kesin olarak aradığımızı bulmuştuk ama yaptırma aşamasında arabasız kalamazdık ve arabayı satmazsak paramız yoktu !!!
Hemen bankaya koştuk, neyse ki ertesi gün kredi çıktı ve başkasına yar olmadan aracımıza kavuştuk. Aradığımız aracı hemen bulmanın sevinciyle ve karavancının her istediğimize tamam yaparım demesiyle araştırmadan, sözleşme yapmadan, malzeme alsın da çabucak bitsin diye ön ödeme yaparak aracımızı teslim ettik. HATA !! Hem de ne büyük hata bize kocaman bir bahar ve yaz sezonuna mal oldu. Üzüntüsü de cabası. Ama bu sonraki yazımızın konusu.